.

15 Kasım 2014 Cumartesi

ÇANDA GEÇMİŞ AŞK PART 6

En son nerede kalmıştık. Heh psikopat Efe dahil olmuştu olaya. Burak öbür dünyaya bi uğrayıp gelmişti. Anlatayım size bu insanların hikayesini. Yada ben yazayım onlar oynasın :

Efe biraz değişik bir tip ve onu size biraz daha tanıtayım

Efe genelde kadınları öldürmeyi yeğliyordu çünkü toplum onları cinselliklerini herkesin suratına çarpmaları için erkeklerden daha fazla teşvik ediyordu. Kadınlar da bunu makyaj, ruj , baş döndürücü kokulari vücut hatlarını iyice belli eden kılıklar ve kırıtkan davranışların yardımı ile başarıyorlardı. Ayrıca bir kadının rahminden yeni bir hayat çıkıyordu. Efe ise hayatı mümkün olan her yerde yok etmeye yeminliydi. Ve şimdi kadın bir kurbanı daha olacaktı. Yeşim ile Burak o noktada kalmışken..


Çağla...
Efe onu geç vakit huzursuzca dolaştığı gecelerden birinde, üniversitenin yakınındaki loş ışıklı bir barda görmüştü. Diyet kola içiyordu. Ya arkadaşlarıyla birlikte bira içecek durumda ya reşit olmadığı ya da içkiden hoşlanmadığı için. Efe kızın içkiyle arasının pek iyi olmadığını sanıyordu.

Çağla çok sağlıklı görünüyordu. Barın gürültü ve sigara dumanından rahatsız olduğu da belliydi. Efe salonun diğer tarafından bile onun arkadaşlarına gösterdiği tepki ve hareketlerinden kızın çok çekingen olduğunu ve gruba uyabilmek için çaba gösterdiğini anladı.Çağla'nın için için hiçbir zaman gruptan biri sayılamayacağının farkında olduğu belliydi. İçkinin yükselttiği sesler, kadehlerin şakırtısı, Hadise, Gülşen'in etrafta yankılanan iğrenç şarkılar, sigara ve bayat biranın pis kokusu, kız tavlamaya çıkmış delikanlıların nemli ateşi.. bunların hiçbiri Çağlayı etkilemiyordu. Barda oturuyordu ama sanki başka yerdeydi. Bütün bunlar onu kirletmiyordu. Gizli enerjisi salondaki bütün genç kız ve delikanlıların güçlerinin toplamından daha fazlaydı.


Öyle canlı ve hayat doluydu ki, sanki ışıldıyordu. Efe, Çağlanın damarlarında insanların alelade, ağır kanının dolaştığına inanamıyordu. Herhalde kalbi hayat pompalıyordu.
Kızın canlılığı Efeyi çekiyordu. Böyle alev alev yanan hayat ışığını söndürmek onu çok mutlu edecekti.


Çağlanın nerede oturduğunu öğrenmek için bardan onun peşine takıldı. Ondan sonraki iki gün kampüste dolaşarak kız hakkında dikkatle bilgi topladı.
Adı Arzu Çağla Harmandı. 1. sınıftaydı. İşletme bölümü öğrencisiydi. Gitar ve klarnet çalıyordu. Çok kimse Çağlanın beste yapma konusunda çok yetenekli olduğunu düşünüyordu.

Çağla inanılmayacak kadar da güzeldi. Vücudu ekranın seks objeleri kadar kusursuzdu. Özellilkle yüzü çok güzeldi yani cildi pürüzsüz elmacık kemikleri ise mükemmel derecede çıkıktı. Siyah gözleri karanlıkta parlayan göllere benziyordu. Ağzı büyük ve düzgün dudakları ise dolgundu. Gülümseyi mutluluk doluydu. Çağla göğüslerinin dolgunluğu, belinin inceliği,kalçalarının gerginliğini ve bacaklarının uzunluğunu gizlemek için dikkatle giyiniyordu. Ama Efe kızı soyduğu zaman onu ilk gördüğü an sezdiği şeyin kanıtlanacağından oldukça emindi. Fazla üretkendi o. Sıcacık bir hayat fırınıydı ve Efe sıcaktan hoşlanmazdı.
Efe onun ölmesini istiyordu..
Kızın kalbini durdurmayı, sonra onu saatlerce kollarında tutarak yaşamın sıcaklığının kayboluşunu,sonunda vücudunun soğumasını hissetmeyi arzuluyordu.

Çağla bir gece on birde oturduğu apartmanın altındaki boş garaja sigara içmek için inmek gibi bir hata yaptı. (Evet onu ben indiriyorum. Çünkü inmesini istiyorum bu onların kaderi) Dairelerin çoğunda halleri vakitleri yerinde orta yaşlı kimseler oturuyor, bazılarını da öğrenciler paylaşıyorlardı. Belki de bu durum, ayrıca mahallenin güvenli bir yer olması ve ışıklandırma, kızın kendisini emniyette sanmasına yol açtı.


Efe girdiği sırada Çağla sigarasını çıkartacaktı. Ona hayretle gülümsedi ama endişelenmemişti. Üstelik Efe siyahlar içinde olmasına karşın.

Büyük bi olasılıkla, asi ve metalci ruhunu açıklamak için egsantrik bir insan gibi giyinmeye merak üniversite öğrencilerinden biri daha, diye düşünüyordu. Her üniversitede böyle tipler vardı. (Ali türenin anlattığı kadarıyla) Çünkü asi bir metalci gibi görünmek öyle olmaktan çok daha kolaydı.

Efe ''Ov, afedersiniz. Burada birinin olduğunun farkında değildim.''

Kız ''Önemli değil'' diye cevapladı. ''Bende sadece sigara içmek için inmiştim'' Ve sigarasını yaktı.

Olamazdı. Efenin alacağı hayattan çalıyordu sigara. Sigara kızın yaşamını Efeden çalıyordu. Buna bir son vermeliydi.

''Bende basketbol topumu almaya gelmiştim. Geceleri şut atmaya bayılırımda ama özür dilerim sizi korkutmak veya rahatsız etmek istememiştim''

Çağlanın gülümseyişi daha belirginleşti. Belkide bir ideali olmayan bu siyah giysili asinin bu kadar terbiyeli davranması onu eğlendirmişti.

Efe o sırada kıza iyice yaklaşmıştı. Çağlanın suratına vurdu. İki kez indirdi yumruğunu tam çenesine. Kız kendinden geçerek plastik muşamba gibi yere yığıldı. İşte şimdi sigara haddini aşamazdı.


Çağla daha sonra Efenin eğlence evinin bodrumunda, iyice boşaltılmış cehennemde kendine geldiği ve kendisini beton zeminde çırçıplak yatar bulduğu zaman diğerlerinden bazılarının yaptığı gibi pazarlığa kalkışmadı. Elleri ayakları bağlıydı ve karanlıkta etrafı göremiyordu ama yinede Efeyle anlaşmaya çalışmadı. Ona vücudunu teklif etmedi. (Efe zaten buna kulak bile asmazdı. O bir ırz düşmanı değildi. Onun zevki apayrı) Genç adamın vahşiliği ya da gücünün onu heycanlandırdığını iddia ederek yalan söylemedi. Ona para vermeyi de önermedi. Düşman Efeyi bir dost haline getirecek içten içe dokunacak sözlerde sarfetmedi. Bağırmadı, ağlamadı, inlemedi ve bildiği tüm küfürleri etrafa savurmadı. Diğerlerinden çok farklıydı. Çünkü fısıltı şeklinde sakince ettiği dualar onu rahatlatıyor ve umutlandırıyordu. Ama Çağla düşmanından kurtarılarak, koparıp alındığı dünyaya geri dönmek için yalvarmıyordu. Sanki ölümün kaçınılmaz olduğunu sezmişti. Onun yerine ailesinin onun kaybına dayanacak gücü bulması için, Tanrının 3 küçük kız kardeşini koruması için ve hatta düşmanı Efeye acıması için dua ediyordu.

Efe, Çağladan pek çabuk tiksinmeye başladı. O sevgi ve merhametin varolmadığını biliyordu. Boş laflardı bunlar. Ne bu dünyada yaşarken, ne sınırda. Ancak çoğu zaman birini seviyormuş gibi rol yapmıştı. Annesini,babasını, bir kızı.. Buna istediği elde etmek için başvurmuş ve hepsini de her zaman kandırmıştı. İnsanların ilişkileri bir oyundan başka bişey değildi. Hileleri farketmesi onu diğer insanlardan ayırıyordu.

Efe, Çağlaya kanmadığını ve Tanrısının ( bak allah demedim hristiyanlık üzerinden yürüyorum aynı şey ama müslümanlığa laf eden yok laf yapan olursa siktirsin gitsin sikerim) güçsüz olduğunu kanıtlamak istediği için, kızın sakin dualarını onu acıyla kıvrandırarak ağır ağır öldürmek suretiyle ödüllendirdi. Kız sonunda haykırdı. Ama çığlıkları hiçte doyurucu gelmedi ona. Çünkü bunlar sadece fiziksel acıyı belirten seslerdi. Bu feryatlarda dehşet, öfke yada çaresizlik bi serzeniş yoktu..

Efe kız öldüğü zaman ondan hoşlanacağını sanmıştı. Ama nefreti yinede sönmedi. Kızın cesedini birkaç dakika için göğsüne bastırarak sıcaklığının kayboluşunu hissetti. Ah o zevk.. Efe için o an yeryüzünün cehennemi yaşıyordu. Ama Çağlanın vücuduna yayılan ölüm soğukluğuda onu gerektiği kadar heycanlandırmadı. Çünkü kız hayata inanarak ölmüştü. Efe onun gözlerinde ölümü tanıdığını belirten o ifadeyi görememişti. Sigara değil Çağla onun elinden almıştı bu zevki.

Efe kızın gevşek cesedini büyük bir tiksintiyle kenara itti..




Yeşim en son çocukluk hatıralarını ve annesiyle yaşadığı son olayı anımsıyordu.. :