.

1 Ekim 2014 Çarşamba

ÇANDA GEÇMİŞ AŞK part 1

Şimdi şuanki sevgiliniz yada sevdiğiniz insan ile aranızdakilerin kötüye yakın bittiğini. Ve 11 yıl sonra yeniden telefonlaştığınızı düşünün. Burada ben kendimi kadının yerine koydum ancak farketmez sonuçta ortada nesnel bi keşkemsilik var.


Derken yüzlerce sene öncesinden gelen bir ses ''Efendim ?'' diyor.

''Burak ?''

''Yeşim, sen misin?''

''Aramışsın, notunu aldım''

''Mesajımıda aldın mı?''

''Evet.''

''Nasılsın?''

''Biraz daha iyi. Çandaymışsın?''

''Sabah geldim. Biliyor musun, hiç değişmemiş sesin.''

Konuşmamız herhangi bir gelişme göstermeden, bu şekilde bir süre daha gidiyor. Olabildiğince düz, daha derin ve acayip yerlere sıçramaya izin vermeyecek yanıtlar arıyorum. Burak'ın konuşması rahat, eskiden olduğu gibi alaycı. Yıkıma uğramış bir kadınla konuşur gibi değilde. Öyle konuşmuyor işte. Boş yere avutmaya, acıyı paylaşmaya çalışmıyor. Yaptığı rahatsız yolculuğu anlatan sesinde hayatın sürüp gittiği duygusu var. Herkes bu cesareti gösterebilse, bu gerçekleri, acıları daha rahat kabullenirdik.

''Seni görmek isterim'' diyor sonra, ani bir manevra yaparak.

''Ama burada çok kalmayacağım''

''Hala Çanın tamamını gezmedik. Ve gezmek için bana sözün var.''

''Sözüm mü var?''

''Şahit göstereyim ister misin?''

''Hayır'' diyorum, bitkinlikle, ''gösterme.''

Konuşmuyorduk. Sessizliğin uzamaması için bi neden var mıydı zaten. Bu sessizlik hangi nedensizliğin habercisiydi. Burak'a ya bu sefer de karşı koyamazsam ? 


Buluşma yerimiz Çan'da yeni açılmış bir Kahveci. Burak'ın verdiği tarifi doğru anladığımdan hiç emin değilim. Burayı en son 2 yıl önce annemle yaptığımız yürüyüşlerde görmüştüm. Adı Keyf-i Kahveymiş. Çanı mı unutmuştum ? Anneme geleli henüz birkaç hafta olmuştu ve çok geçmeden intihar edeceğimden adım gibi emindim. Evden çıkmak için ısrar eden ilk kişi annem oluyordu hep. Bu sefer niye ben erken gelmiştim ? Gerçekten bu gecenin sonunu nerde geçirecektim ? 

Burak gelmişti. Aslında Burak'ın buluşma yeri olarak burayı seçmesine şaşmamalı. Gerçek bir kahve uzmanıdır ve gençken bu konuda bir antoloji hazırlamayı bile ciddi ciddi düşünüyordu.''Kahve tatlarından tatsız antoloji'' gibi bir şey. 

''Oturabilir miyim?'' diyor, gülümseyerek

Kendimi aptal gibi hissediyordum. Bu mekanda Burak ile buluşmuş olamazdım. Burak'ın hayatında ben varken, benden fazla kahve merakı vardı. Hatta bana ilk tanıştığımızda ''Balkona çık ve bende evinizin önüne geleyim karşılıklı kahve içelim'' demişti.''Burak gerçekten babam anlarsa''dan öteye gidememiştim o konuda.''Balkonlarını kahve kokutmayanlar utansın öyleyse'' deyip 1 hafta arayıp sormamışlığı vardı.Ne utanacak mışım? Burak sosyopat mıydı acaba? Ayrıca kahveden hoşlanmazdımda kokusu çok keskin oluyordu. Uç şeyleri sevmezdim. Burak inceliğinde biri neden kahveleri önceden söylememişti ? Ve bu kadar kahve kokusunu seven bi insan niye Çan'ın en kahve kokmayan yerine gelmişti. Burası neden kahve haricinde herşey kokuyordu. Allahım haplarımı almış mıydım. Burakla gerçekten buluşmuş olamazdım.


''Lütfen. Otur tabiki..'' diyorum. Kendimi gülmekten alıkoyamıyorum. Bir zamanlar yattığım çocuk. Zaman aramızda buzdan fazlasını koymuştu.

Karşıma oturuyor. Daha el bile sıkışmadık henüz. Yanaklarımızda birbirine dokunmuş değil. Yani hiçbir şeytanı harekete geçirecek bişey yapmadık. Henüz..











Çok uykum geldiği için bunun devamını daha sonra yazıcam. Ki kendimi bi kadının yerine koyarak yazmakta epey hard bişey. Hadi eyvallah sayın sevgili değerli okur.(bikaç söz alıntıdır)

Ve bu tür hikayeler 1 saatte yazılır. Silmeden yazılan hikaye türü bunlar yazdığını silmiyorsun yani öyle gidiyor doğaçlama. Eğer yazım hatasıdır, mantık hatasıdır varsa affola falan değil okuma arkadaş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder